5 Aralık 2020 Cumartesi

Uyku öncesi zürafa bile olsam kabul

Keşfetmeye doyamadığım dünyada bir saniye bile gözümü kapatmak istemiyorum.  Bir şekilde gündüzdekini atlatsam da güneş gidip ay dede geldiği zaman, bizimkiler uyku saatinin geldiğini belli edecek hareketlenmelere başlıyorlar. Sanki anlamıyorum 😒 daha iki kış önce neşeyle eğlenip karın gözümden, derimden, dilimden beynime ilettiği mesajları kaydetmeye çalışırken birden bulutların arasına saklanmış güneşi gündüz vakti ay dede sanmıştım da o şokla belli etmiştim kodlamamı. Dilimden aaaydede, uykuuuu kelimeleri ardarda döküleverince baktı yine muzip muzip, bir kodlamanı daha öğrendim dercesine annem. Normal şartlarda pek sır vermem ama karın şaşkınlığına affediyorum kendimi... Yani taa kelimeleri yeni yeni çıkardığım o zamanlar bile bal gibi biliyordum uyku zamanını. Çok sevdiğim ay dedeyi bile görmek istemiyordum. Bana herşey uykuyu hatırlatııııyooorrr... Nolurdu hiç uyumayan bir böcek olsam? Uyumayan böcek hangisi bilmiyorum ama uyumayan birşey varsa kesin böcektir o. Ve işte ben o olmalıydım. Şu uyku saatinde yine başlıyorum insanlığımı sorgulamaya. Neden bunca bitip tükenmek bilmeyen bir keşif arzum var? Hadi o var da, o zaman neden uyku adı altında herşeyi bölücü yarım bırakıcı birşey de var? Bir kere uyku tüm fiziksel ve zihinsel başarılarımı örtüyor. Ne yeni keşfettiğim bir kelimeyi kullanabiliyorum, ne tırmanmada ne kadar usta olduğumu tekrar tekrar kendime ve çevreme kanıtlayabiliyorum uyku zamanı. Özgüvenime darbe olsun diye verildi kesin bu uyku. Yemek yemek için durmam gerektiğini de kabul edemediğim gibi uyku için durmam gerektiğini de kabul edemiyorum. Yine yemek yemeği biraz anlıyorum. Çünkü acayip keşiflerimden çoğu yemek sırasında oldu. Neydi o dilimdeki her biri birbirinden farklı tatlar. Tatlının, ekşinin, acının binbir türü... Ya kim bunca değişik tadı bana gönderen? Kim bu tatları farkedip kategorize edecek bir dili bana veren? Kim yıllarca hatırlayacağım, dilimden geçen bu verileri beynime kaydettiren? Kesin şu tavanı da O yarattı da uyku zamanı yer çekimine yenik düşen başımı yastığa koyduğumda, gökyüzünde olup biteni bari keşfedeyim diye gözümü açık tutmamdan beni koruyor. Yoksa direnirdim bir yıldızın hareketini keşfedebilme uğruna. 

6 Kasım 2020 Cuma

Yüzdürüldüm, süründürüldüm ve yürütüldüm


Yumuşak, dar ve ıslak tünellerden geçtim... Muhteşem bir yolculuktu. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Neresi benim için güvenliydi? Bilinmezliğin heyecanı daha da canlı tutuyordu beni. Korku hissedersem de içimdeki ses hep cesaret doluydu. Durmak bilmediğim bu yolda güvenli bir yere ulaştım. Nasıl buldum burayı? Burası bir havuzdu, içinde neşeyle rahat rahat yüzdüm yüzdüm yüzdüm... Bir balık mı olmam  bekleniyordu? Hareket ettirebildiğim bir sürü parçam bu havuzda oluştu ve artık sığamayacak kadar büyüdüm, yüzemeyecek kadar balıktan farklıydım. Bir çıkış göründü, yine bir tünelden geçecektim. Halbuki ne kadar rahattı burası, oldukça da heyecanlı. çok zevkliydi tüm oluşumumu incelemek. Nasıl da alışmıştım. Artık zaman doldu. Aslında dışarıyı merak ediyordum. Bu parçalar burası için hazırlanmadı, buraya ait değilim biliyordum. Veeee bingo, duyduk duymadık demeyin; ilk ciğer yanışına katlanan sudan çıkmış balık artık sürüngene dönüştü... Demek bir sürüngen olmam içindi herşey. Demek bu ciğer günlerce bunun için oluştu büyük bir titizlikle. Katlanabilirmiyim bu acıya derken hiç tahmin etmediğim birşey oldu. içerideyken kulaklarım oluştuğunda ilk onun sesini duymuştum. Sonra başka sesler arada gelse de kulağıma, en tanıdık, en güven dolu, en merak ettiğim ses hep o olmuştu. Ufaktan dışarıya dair kopya alıyordum ondan. İşte o an dupduru duyduğum o sesin teni tenime değdi. Tüm acım bir anda yok oldu. Bu ne muhteşem duyguydu böyle. Sonradan öğrendiğime göre sevgi buymuş. Bu ilk temastan sonra anladım ki yeni mekanımda bu duygu olmadan acıya katlanmam zor olacak... 

Burada da ilk olarak gözlerim kapalıydı. Ama bazen yine içerisi gibi karanlıktı, bazen de bir ışık giriyordu gözümden. Günler bu karanlık ve aydınlığın yer değiştirmesi ile yine hızla geçti ve o da ne, görüntüler! Ne muhteşemdi. artık çok yakın görüntüleri görebiliyordum. Ses ve sevgi dolu dokunuşa bir de görüntü eklendi. bazen çok görünür oluyordu bazen de görünmüyordu. Sevgi görüş alanımda olmadığında tıpkı ciğerim yandığında yaptığımı yapıyordum. hemen sesi duyuluyordu önce, sonra yine teni tenimde ve görüş alanıma giriyordu. Rahatlıyor ve uykuya dalıyordum. Gözlerimi açınca yine içerideki gibi acıkıyor ve yiyeceğimi hazır buluyordum. Karnım doyarken sevginin gözleri ilgimi çekiyordu. acayip birşey,  bakınca gözlerinin içinden duygularını anlıyorum. Gitgide daha da uzakları görmeyi başlıyordum. Kim ayarlıyordu bunu. Benim yapmam imkansız. İmkansız diye bir şey varsa işte bu olmalı... Sonra bir gün aynayla tanıştım ve benim de ona benzer bir görüntüm olduğunu gördüm. Ve ona benzer duygularım. Sürüngenlik de mi değildi görevim, biraz kaygılandım? Neyse göreceğiz... Bazen uyandığımda hemen yanımda göremezsem napacağımı çok iyi biliyordum. Yine ses, dokunuş ve görüntü yanımdaydı. Gitgide bu düzene de alıştım.  Hayda tam alıştım derken bu da son değildi. Aradığınız sona ulaşılamıyor, değişim dönüşüm maceracının olmazsa olmazıydı. Bu maceraya değerdi. Daha başka maceralar için bu düzen de değişecekti. Yine aynı soru; Sürüngen de değilsem ben neydim?
O görünce şaşkına döndüğüm çıkıntılarımı kontrol edebiliyordum. Artık amaçları için kullanmaya doğru yolculuk başladı. Bir gün huzur dolu bakışlının eliyle verdiği şeyi ben de elimle tutup alabildim ve o gün çok mutlu ve heyecanlı baktı bana. Bense hüzünlü. O sevgi güven huzur ve daha birçok şeyi vereni herşeyiyle benim sanıyordum oysa. Onsuz olamam, parçalarımdan bir parça o diye feryat ettiğim ses, dokunuş, ve görüntü başka bir beden ben başka bir bedendim. Hemen anlamış olsam da gerçeği, ona uzun süre belli etmedim anladığımı. En iyi onu nasıl hareket ettireceğimi biliyordum nasılsa ve kendime ait olanları tam bağımsız kullanana dek devam ettirdim bu "ağlayarak harekete geçirme oyunu" nu... Yine bir karanlık bir ışık derken günler hızla geçti... Bu arada hala ikinci sesten bahsetmedim, farkındayım. Ondan da aldığım güven ve sevgiye rağmen aramızda paylaşılamayan birşeyin olduğunu belirtmek isterim. Çok acelem yoktu zaten daha iki yıl vardı onu tam olarak tanımaya başlamam için. İlk iki yılımı ise sadece her an yanıma koşabilene ayırdım. Beynimden gelen sinyaller böyle daha sağlıklı kalacağını söylüyordu. Herşey planlı ve kontrol altındaydı yani... Diyorum ya biri planlamış ben sadece değişime ayak uydurmaya çalışıyordum. Benim planlama imkansız. Ama ikincinin varlığı, arada gelip görünmesi hiç de fena değildi. Şu çıkıntılarımı kullanmayı en çok bu ikisini gözlemleyerek öğrenmem işimi kolaylaştırdı. Hele farklı farklı duyduğum kelimeler sürekli beynimde ateşböceği gibi birşeyler oluşturuyordu, bu ışıklı böcekler hepsi el ele tutuşuyor kocaman ağa dönüşüyordu sanki... Yemek yemek için ellerimi kullanmayı öğrendim, ağzıma girenleri nasıl yutacağım derken, tam zamanında itme çekme yoluyla dilim gönderiverdi içimdeki lunaparka bu değişik sıvı olmayan tatları... Bu işte tamam. Ama şu ağlar oluştukça içimde kelimeleri dışarı çıkarma isteği arttı ve dilim buna da zamanında yardımcı oldu. Ne istesem yardım edecek bir çıkıntım vardı doğrusu. Tabi ki ilk olarak " Anne" kelimesini kullandım. Nasıl oldu neden onu seçtim, seçtirildim özellikle sanırım çünkü o kelimeyi duyunca heyecanla mutlulukla baktı o gözleri... Ve ne demek olduğunu iyice anladım o kelime ağzımdan çıktıkça karşılık vereni görünce. Daha çok söyledim, sürekli söyledim. Artık ağlama oyunundan sıkılmıştım ve onu kontrol altında tutacağım sinyalimi bulmuştum. Aman kaçar maçar. Yok ya hiç kaçacağa da benzemiyordu.Şuna bak şu ayakları bir deneyeceğim, içimden iyice istek geliyordu ama kucağından bırakmıyordu, galiba o benim kaçacağımı sanıyordu. Ya da çok belli ettim en çok kucağında rahat ettiğimi. Şu ağlamaları iyice bırakayım da rahatım sansın, biraz serbest bıraksın diye bir plan yaptım sonunda. İşe yaradı valla. O da bu günü bekliyormuş. Sonunda yürümeyi deniyordum ama zor işmiş be. Yok ya uyuyayım uyanayım daha da iyi yapacağım bak derken derken motive oldum ve bu işte tamam. Sonunda sürüngenlik de bitti ama ben neyim şimdi. Daha maceram çok uzun ama bu sorudan kurtulamıyorum. Etrafımdaki herkes insan diye birşeyiz diyor ama tam emin olamıyorum. Sürekli soruyorum anneme: "Anne biz neyiz"? 










2 Kasım 2020 Pazartesi

Devam edecek biiznillah

 1 Kasım öğle vakti yazmak için açtığım bu sayfaya ancak 2 Kasım 01:59 da uyanıp yazabiliyorum. İşte böyle, bu saatlere dek mümkün değil yazmam. 44 aylık kızımın elimde telefonla beni görmesi çok rahatsız olduğum bir durum. Oyunlarındaki rollerim de zihnen ve bedenen ciddi efor gerektirdiğinden kendi kendime kalmadan kendimi yazmam imkan dışı kalabiliyor. Geçen seneler iyi yazardım defterime, çünkü öğle uykusu vardı onun. Ah kızım senin gibi bir emanet çok değerli, ama ben de bana bir emanet iken kendimi de yazarak anlıyorken sanırım en zor dönemimiz gündüzünde kendi kendimize kalamadığımız bu dönemler.

Tam 3 gecedir instagram a yazıyorum yazıyorum paylaşamadan siliniyor. En son dün öğle vakti yazdım yazdım, bu sefer yazı alanı yetmedi ve aslını buraya yazmaya karar verip yıllar sonra bloguma giriş yapmaya karar verdim. Unuttuğum şifrenin değişimi, yazmak için sayfayı açışım ve kızımın yanıma gelmesiyle telefonu bırakıp bir daha yazamayışım iyice birikinti yaptı. Neler neler dökülmek çıkmak istiyor. Çıkamadıkça beni rahatsız ediyor. Konuşamıyorum. Üretemiyorum. Belki bir gün iyiki diyeceğim buna. Yazmak konuşmaktan daha uzun bir iş. Ayrı bir emek ve zaman istiyor. Fakat kalıcı... Üretmek ise kanayan yaram. Her ürettiğimde ne duygular ne düşünceler vücut buluyordu. Rahatlamanın en kalıcı formülüydü. Zaman mekan ve emek isteyen üretme, evin her yerinin oyun alanına döndüğü şu günlerde neredeyse... neyse o kelimeyi kullanmayacağım. Olacak bir gün hayırlıysa diyeyim. Üretme vs. Yazma karşılaştırmasında da yazma mekandan kazandırıyor. Hele telefonda yazma... 2 gece önce Rüyamda artık tamamen birbirimizi ekrandan takip ediyorduk. Tüm hayatlarımız canlı yayındaydı. Yengeme mi bağlandım, o an napıyorsa canlı canlı görüyordum. Yanyana olmak bitmişti sanırım. Yani böyle bir rüyadan sonra telefonla yazıvereyim bari. Ne kadar kaçacağım doğala bilemiyorum. Doğal olmayan herşey rahatsız ediyor fakat hepiniz buradasınız. Doğada insan bulmak zor. Dışarıya saldığınız kendinizle burada olduğunuz bir değil. Söyleyin Allahaşkına neredesiniz aslen? Kaç yıldır ruh arıyorum, can cana bakalım, can cana konuşalım, can cana haktan aldığımızı paylaşalım. Kimine yüklenen letafetten kimine yüklenen şefkatten kimine yüklenen sevgiden yararlanmak istiyorum doğal olarak fakat yok anacım alışveriş yapacak can kalmadı neredeyse dışarıda. Tüm canlar burada toplandı artık. Ben de peşinize tıpış tıpış takıldım. Pardon insan canı bu arada. Türdaş özlemi sürükledi buraya. Yoksa doğadaki türüm dışındaki tüm canlılar çok cömert alışverişte... Sanırım uyuyacağım şu an. Zira kendimle birlikte başka bir canın da misafir olduğu bedenimin sinyallerini iki kez ciddiye almam gerekiyor. Devam edecek, etmek zorunda yazacaklarım bunlar değildi çünkü 🤦‍♀️Bakalım bu yazı nolacak?  Taslak olarak mı kalacak, paylaşılıp sonra düzenleme diyerek mi devam edilecek yoksa bu da mı silinecek?

.... 3 Kasım 2020 08.43

Yazım taslak olarak kalabilecekti muhtemelen Ama yine de ne Zamana kadar bekletir bilmediğimden silinmesin diye paylaştım. Şimdi tekrar geldim ama bu böyle kalsın. Yeni bir sayfaya geçeyim. 👋

19 Nisan 2013 Cuma

PLAY STATlON PASTA

Pastanın içeriğini kakaolu pandispanya, çikolatalı (ganaj) krema, vişne sos ve fildişi damla çikolata ile hazırladım. Siparişdeki en hassas nokta oyun kolunun orjinali ile aynı olması idi, titiz bir çalışma sonunda müşterimin memnuniyetini kazandığımı düşünüyorum :)
Üzerinde çalışmaktan en çok zevk aldığım pastam oldu, her pastamdan ayrılırken hüzünleniyorum, emeğim ellerimden uçuuup gidiyor, ama biliyorum ki yüzlerde mutluluk damaklarda lezzet oluşturacak ve de geri bildirimleri alınca tüm hüznüm ve yaparken ki yorgunluğum gidiyor :)


23 Mart 2013 Cumartesi

Çikolatalı Turta



Herkese iyi geceler, bu tarifi gündüz yapıp paylaşmak isterdim en azından yapmak isterseniz malzemeniz yoksa gidip alabilirdiniz, bu saatte sadece evinde malzeme olanlar hemen kalkıp yapabilir, yapmaya da değer, kesinlikle çok pratik ama çok fena, müthiş bir lezzet :)
Turta tarifim sabittir benim, her zaman üzerine yerleştireceğim malzeme değişkenlik gösterir, bugün gözümü açtığımdan beri şiddetle çikolatalı turta istemeye başladım, daha önce çikolatalı yapmamış olmam canımın istemesini değiştirmiyor, öyle güzel resimler oluşuyor ki beynimde Allahım malzeme de var evde neden kalkıp yapamıyorum derken derken tüm işlerden ancak fırsat bulup akşam yemeğinden sonra yapabildim. İyi ki de yapmışım süper başarılı oldu mutlaka ama mutlaka denemenizi tavsiye ediyorum. Ben aceleden sadece arjantin şekerleri ile süsleme yapabildim, kakao serpebilirdim üzerine fakat eşim hiç sevmediği için sade bıraktım, siz arzunuza göre kakao serpebilir, çikolata rendeleri ile süsleyebilir, hayal gücünüze va damak zevkinize göre daha ne hoş sunumlar yapabilirsiniz :)
Sevgiyle kalın, malzemeniz yoksa da sabah hemen gidip alıp bu tarifi deneyin!!!

(Malzeme miktarları 27 cm'lik turta kalıbı içindir, yuvarlak büyük borcamda yapacaksanız malzemeyi iki ölçü olarak yapmalısınız)
Turta Malzemeleri
Yarım paket margarin
Yarım kahve fincanı pudra şekeri
Yarım yemek kaşığı yoğurt
1,5 su bardağı un
Yarım limon kabuğu rendesi
Bir çay kaşığı silme kabartma tozu
Bir çay kaşığı vanilya

Çikolata (ganaj) Malzemeleri
Bir paket krema
300 gr. sütlü pul kuvertür çikolata

Turta malzemelerini ilk olarak parça parça yaptığınız margarin ve pudra şekeri olmak üzere birer birer ekleyerek yoğuruyoruz, rondoya da atabiliriz (ben rondoda yaptım daha pratik oldu)
Ele yapışmayan sert bir hamurumuz oluyor, margarinle yağladığımız turta kalıbımıza hamurumuzu alıp yayıyoruz, kenarlarını bastırıyoruz ve önceden 180 derecede ısıttığımız fırınımızda 20 dakika pişiriyoruz.
Turtamız pişerken kremamızı bir tencere veya cezveye alarak ısıtıyoruz, ilk kaynamasında ocaktan alıp pul çikolatamızın üzerine dökerek bol bol karıştırıp eritiyoruz. Tablet çikolata kullanacaksanız ilk önce küçük parçalara bölerek hazırlamanız gerekiyor.
Turtamızı fırından çıkarıyoruz ve üzerine tamamen erimiş olan çikoltamızı döküyoruz, her tarafına eşit yayıp oda sıcaklığına gelince buzdalobına kaldırıp dayanabilirsek 2 saat bekletiyoruz :D ben dayanamadığım için fotoğrafını çektikten sonra hemen yedim :)
Buzdolabından çıkardığımızda istediğimiz gibi süsleyip şık hale getiriyoruz veee servise hazır, ayyy ben bir dilim daha almaya gidiyorum yazarken zor dayandım haydi size iyi gecelerrrrrr............ 

17 Mart 2013 Pazar

Teyzemin Brownisi


Merhaba KuRabiacanlarım :) tarif defterime Teyzemin Brownisi diye başlık attığım brownimi sizlerle de aynı isimle paylaşmak istedim, çünkü beynim otomatik olarak alışmış defterde bu isimde aramaya tarifi, şimdi de gayri ihtiyari bir şekilde çıktı klavyeden :) bu tarifi en çok çember kelepçeli kalıbıma tam denk geldiği için seviyorum, kek hamuru biraz fazla olsa ortası pişmiyor, biraz az olsa incecik kalıyor, ama bu ölçü enfes sunumlar yapabileceğiniz şekilde kabartıyor kekimizi. bu saatte lafı pek uzatmayayım diyorum, aslında çok yazasım var ama saat ilerlerse yayınlama şansım olmayabilir klavyeye başım düşüp horuldamaya başlayacağımdan :) şimdiden hepinize iyi geceler...

Malzemeler:
3 Yumurta
2 Su bardağı toz şeker
1 Su bardağı süt
1 Su bardağı sıvıyağ (bardağın yarısı eritilmiş margarin olabilir tercihe göre)
3 Yemek kaşığı kakao
2 Su bardağı un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 paket çikolata sos


Yapılışı:
İlk önce malzemeleri hazırlıyor ve fırını 180 dereceye ayarlayıp ısınmaya bırakıyoruz daha sonra hızlı bir şekilde yumurta ve toz şekeri, şeker eriyene dek çırpıyoruz, diğer sıvıları ekleyip tekrar çırpıyoruz, kuru malzemeleri eleyip karışıma ekliyoruz iyice özleşene dek çırpıyor ve tabanına yağlı kağıt serdiğimiz kelepçeli kalıba döküyoruz. Kek Hamurumuzu fırına verip yaklaşık 45 dakika pişiriyoruz. Kekimizin piştiğinden emin olunca fırından çıkarıp 5 dakika bekledikten sonra kalıptan çıkarmadan dilimliyoruz ve arzuya göre bir çay bardağı kadar vişne suyu,süt veya başka arzu ettiğiniz bir sıvıyla ıslatabilirsiniz, ama size kalmış normalde tarifte böyle birşey yok ama ben vişneye bayıldığım için vişne reçelimin suyundan gezdiriyorum kekim sıcakken, çekiyor içine enfes oluyor. ıslatmak istemiyorsanız direk çikolata sosumuzu döküyoruz. vişne taneleri veya çeşitli şekerlemelerle süsleyebilirsiniz.... afiyet olsuuunnnn.......






23 Ocak 2013 Çarşamba


Hayırlı Kandiller

 Hem Kandilinizi Tebrik etmek hem de hala yapmadıysanız hemen kolayca yapabileceğinizi düşündüğüm tarifimi paylaşmak için uzun zamandır yazamadığım bloğumla kavuştum :)
Uzun zamandır yazmaya fırsat bulamıyordum, bahanem çok aslında ama hepsi de haklı bahaneler...
en büyük sebebim boynumu sabit tutamıyor oluşum, bilgisayar başında durmaktan mı yoksa tek bir kurabiyeyi süsleyebilmek için üzerinde 45 dakika hiç kalkmadan çalışmamdan mı oldu bilemiyorum, hayatımda ilk kez yaşadığım feci bir boyun ağrısına maruz kaldım... Evet bazen geliyor tek bir model yapıyorum ama oldukça uğraştırıcı olabiliyor ayrıntıları, iş aşkı yok mu, işte beni buna katlandıran o :)
Şükürler olsun ki Kandil heyecanından bugün daha iyi hissediyorum kendimi. Birkaç gün birşeyler pişirip, süsleyip fotoğraflayamamanın sıkıntısını çok yaşadım, bugün artık Kandil Simiti yapabilmek için ağrılarımı dinlememeye karar verdim, ben dinlemeyince onlar da seslerini kesti diyebilirim :)
Enfes bir Kandil simiti tarifim var, tarifimi yemekvakti bloğundan aldım, komşularıma ve aileme kandil bahanesiyle sunacağım. Sizlere de resimlerini ve tarifi armağan ediyorum...
Tüm iyi dileklerimizin bu güzel gün vesilesiyle gerçekleşmesi, bu gece diğer tüm gecelerden farklı olarak Allaha daha çok yaklaşmamız ve yaradılışımızın asıl gayesini kavrayabilmemiz duasıyla...

Kandil Simiti
Malzemeler:
  • 250 gr margarin
  • 2 adet yumurta sarısı
  • 2 yemek kaşığı şeker
  • 2 yemek kaşığı sirke
  • 1 tatlı kaşığı mahlep
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 paket kabartma tozu
  • Yarım su bardağı sıvı yağ
  • 3,5-4 su bardağı kadar un
  • Susam
    Ele yapışmayacak şekilde yoğurduğunuz hamurunuza istediğiniz şekli verip ilk olarak ayırdığınız yumurtanızın akına daha sonra da susama bandırıp tepsinize dizin. önceden ısıtılmış 180 derecelik fırınınızda kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun kıyır kıyır oldu simitleriniz :)

26 Kasım 2012 Pazartesi

Çikolatalı KuRabialar ve Hurmalı Kek Topları


Hafta sonu eşimin çocukluk arkadaşlarını kahvaltımızda misafir ettik. Çok keyifli bir kahvaltıydı, pazar kahvaltılarının en leziz yanı sıcacık sohbet, insan başka birşey istemiyor o anda... Kendilerini ilk defa evimizde misafir edeceğimizden ben biraz heyecanlıydım ve bu sebeple masamı erken hazırladım, dolayısıyla geldiklerinde birçok şey tekrar tekrar ısıtmama rağmen soğumuştu, o güzel sohbetleri sebebiyle soğuyan yiyecekler farkedilmedi bile, peynir sevmeyen bir dostumuz peynirimizi bile yemiş :) peynire kadar herşey çok güzeldi diye yorumlarını hala iletiyor :) elbette güzel olan samimiyetleri, içtenlikleriydi...
Yeni tanışacağım dostlarımız için kendimden birşeyler yapmak istedim, daha önce narla ve beyaz çikolatayla denediğim kek topları fikrini bu sefer hurma ve meyveli kekle yapıp çikolatayla süslemek istedim ve ortaya lezzetli atıştırmalıklar çıktı. Sizde deneyin, eminim hoş sunumlar ve lezzetler çıkaracaksınız misafirlerinizin karşısına. Bu arada ilk defa bir tarif yazıyorum bloğuma. her yerde bulabileceğiniz tariflerden ziyade kendim deneyerek bulduğum tarifleri paylaşmak istiyorum sizlerle...

Hurmalı Kek Toplarımın Tarifi

MALZEMELER: 
1. İstediğiniz türden bir kek ( fazla gelen,artan kekleriniz veya hazır bir kek olabilir)
2. Kuru meyveler
3. 10 adet hurma(minik doğranmış)
4. 80 gr. sütlü çikolata
5. Renkli granül şeker

YAPILIŞI:
Öncelikle çikolatamızı benmari usulü eritip çikolata kaleminize yada ucu çok ufak kesilmiş buzdolabı poşetine dolduruyoruz. Daha sonra kekimizi geniş bir kapta iyice ufalıyoruz, eğer çok kuru bir kek ise içerisine çikolatamızdan çok az bir miktar kolay yuvarlanabilmesi için koyuyoruz. Kekimize hurma parçaları ve kuru meyveleri ekleyip ufak ufak toplar halinde elimizde yuvarlıyoruz. Hazır olan toplarımızı buzlukta 20 dakika kadar bekleterek biraz donup sıkılaşmasını sağlıyoruz. Buzluktan aldığımız topların üzerini erimiş çikolatamızla süsleyip çikolatamız donmadan hemen granüllerimizi serpiyoruz. Buzdolabında bir süre daha beklettikten sonra renkli kapsüllere yerleştirerek servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun :)

19 Kasım 2012 Pazartesi

Merhaba

    Şeker hamuruyla bir pasta yarışması sayesinde tanıştım . Halam üyesi olduğu bir derneğin yarışma düzenlediğini ve mutlaka benim katılmamı istediğini söylediğinde kafam o kadar yoğundu ki ilk olarak kesinlikle katılmayacağımı söyledim. Sonra halam ısrar edince, "Tamam bir bakalım." diyerek biraz araştırma yaptım. Halam da, "Kendi vaktim olsa gül şeklinde bir pasta yapmak isterdim." diye fikir verince, şeker hamuruyla güller yapmaya karar verdim. Pastanın her malzemesinin ev yapımı olmasını istiyordum, ve güvenilir bir şeker hamuru tarifi bularak kendimi saatler sürecek bir uğraşa kaptırdım...
    Şimdi yapsam toplam birkaç saatimi alacak bu pastaya, o zaman bir günden fazla zaman ayırdım. Şeker hamurunu oklavayla açarken gücüm yetmedi ve hamuru nöbetleşe babam, abim ve kardeşime teslim ettim, yani onların güçlü kolları olmasa bir haftada ancak bitirirdim :)
    Yarışma günü derneğe gitmek üzere halamın piko dükkanına gittiğimde pastayı taşımaktan kolum resmen kopmuştu, bu pastayı hep yorgunluklarımla hatırlayacağım. Çok yorulmuştum çok. Hele bir de jürinin sonucu açıklamasını heyecanla beklemek eklenince 'kaslarımda derman bırakmayan pasta' demek istiyorum :) Ben telaştan pastamın güzel olup olmadığını fark edemiyordum, ama halamla kuzenim: "Muhteşem olmuş kesin birincisin." deyince içim rahatladı. Neyse ki jüri de aynı şeyi düşündü ve sonunda birinci oldum...
    İşte sevgili okuyucular, bu acemi pastam umut oldu geleceğim için, bu güzel uğraşı hatıralarda bırakmayıp aktif olarak sürdürmeye, kendimi geliştirmeye, yiyecek tasarımlarına ilgisi olan herkesle paylaşmak üzere blog yazmaya karar verdim. Önümde engellerim çoktu fakat Rabb'im çok şükür izin verdi ve sonunda hayalime kavuştum. Allah'tan en büyük isteğim bu blog sayfam sayesinde okuyucularımla kesintisiz bir iletişim kurabilmek, sevdiklerine özel tasarımlardan oluşan sürprizler yapmak isteyenlere en nezih şekilde hizmet sunabilmek... Tüm okuyucularımı heyecanla bekliyorum, yapacağınız yorumlar, beğeniler ve eleştiriler için şimdiden teşekkürlerimi sunarım...



Çizimlerim

Çeşme Alaçatı Yel Değirmenleri Çizimlerim...